Gazeteci Fatih Altaylı,
makul şüpheye dair yasanın 14 Aralık operasyonu gibi davalar için
çıkartıldığını söyledi
Fatih Altaylı T24 / Aktif Haber Com
3. Havalimanı ile
ilgili yazdığı yazı nedeniyle yazılarına ara verilenFatih Altaylı, 14
Aralık operasyonunu "Türkiye'de artık tek bir büyük suç var, iktidarı
rahatsız etme suçu" sözleriyle değerlendirdi.
Aktifhaber.com’a konuşan gazeteci-yazar Fatih Altaylı hükümetin uygulamalarını eleştirerek, "Yakında kayyumlar atanır, dava sonuna kadar bu medyayı kamu yönetecek denirse hiç şaşırmayın" ifadelerini kullandı.
Aktifhaber.com’a konuşan gazeteci-yazar Fatih Altaylı hükümetin uygulamalarını eleştirerek, "Yakında kayyumlar atanır, dava sonuna kadar bu medyayı kamu yönetecek denirse hiç şaşırmayın" ifadelerini kullandı.
Aktifhaber.com'da
yayınlanın röportaj şöyle:
Biliyorsunuz dün bazı medya mensuplarına operasyonlar yapıldı,
bir televizyon ve gazetenin başındaki isimlerle, bir dizinin senaristi,
yapımcısı hatta grafikeri dahi gözaltına alındı. Siz bir gazeteci olarak bu
yaşananlar karşısında neler hissettiniz?
Bakın ben bu
yaşananlara değil de yaşananlara tepki gösterdiğini zannedenlere gülüyorum. Bu
işler dün başlamadı. Filmi geriye sarmak lazım. 2007 yılının 1 Nisan gününe. O
gün Türkiye'nin en büyük medya grubuna Hükümet kanalıyla TMSF kullanılarak el
koyuldu. Sabah ve ATV'ye. Bugün konuşulan pekçok şeyin başlangıcı o gündür. Ve
Türk medyasından kimse gık demedi. Ben o günlerde söyledim sıra herkese gelecek
diye. Kimse kulak asmadı. Sonrasını gördük. Vergi cezaları, satmaya zorlamalar.
İktidarın tavrı açısından milat 1 Nisan 2007'dir. Bu yaşananlar karşısında
sizin hissettiklerinizi ben 8 senedir hissediyorum. 2007 seçimleri öncesi Ufuk
Güldemir'in sahibi olduğu Habertürk ekranında Özlem Gürses'in konuğu olmuştum
ve "Türkiye faşizme doğru gidiyor" demiştim. Gürses "Seçimler
var Ne faşizmi" demişti. Hakan Bayrakçı da konuktu. "Bütün faşist
iktidarlar seçimle işbaşına gelmiştir" yanıtını vermiştik birlikte. Sonuç
olarak dediğim gibi milat 1 Nisan 2007'dir. Tabii bugün kimse bunu dile
getirmiyor. Çünkü tüm meydanın ortak ayıbı bu. İktidar o gün gördü ki, ben bunlara
ne yapsam sesleri çıkmaz.
'Normal hukukta suçluluk kanıtlanır, bu davalarda suçsuzluk kanıtlanmaya
çalışılıyor'
Gözaltına alınanlarla ilgili elde somut bir bilgi ya da belge yok. Bütün
bunlara baktığınızda hukuku siyasetin yönlendirdiğini düşünüyor musunuz?
Türkiye'de son 7-8
yıla damgasını vuran hangi davada somut belge vardı ki bunda olsun.
Ergenekon'da Balyoz'da ne kadar somut belge vardı. Elbette bazı belgeler vardı
ama onlar hiç alakası olmayan insanların da üzerine yaftalanmıştı. Bunlara ben
Torba Dava diyorum. At herşeyi içine çorba olsun. Kimse içinden çıkamasın.
Birinden çıksa öbüründen çıkamasın. Normal hukukta suçluluk kanıtlanır, bu
davalarda suçsuzluk kanıtlanmaya çalışılıyor. Benim gördüğüm Türkiye'de artık
tek bir büyük suç var. İktidarı rahatsız etme suçu. Aslında bir yasa çıkarıp
iktidar aleyhine, hükümet aleyhine yazı yazmak, görüş beyan etmek suçtur
deseler de böyle karışık davalara gerek kalmasa.
'Yakında kayyumlar atanır'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın makul şüpheye dair yasayı onayının hemen ardından
böyle bir operasyonun yapılmasını nasıl değerlendirirsiniz?
O yasanın bu ve bunun
gibi davalar için çıkarıldığını bilmiyor muyduk? Yakında kayyumlar atanır, dava
sonuna kadar bu medyayı kamu yönetecek denirse hiç şaşırmayın.
Türkiye'deki bir gazeteci bu operasyondan sonra kendisini güvende
hissedebilir mi?
Daha önce
hissedebiliyor muydu? Ergenekon davaları döneminde de gazeteciler kendini
rahatsız hissediyordu. Yazılarından, o yazılardaki fikirlerinden dolayı,
gazetecilik faaliyetlerinden dolayı "Suç örgütü üyesi" oldukları
iddia edilmesi an meselesiydi birçok gazetecinin. O gün de rahat hissetmiyordu,
bugün de rahat hissetmiyor gazeteciler. Gerçek gazeteciler. Belli ki, yakın
gelecekte de hissetmeyecekler. Cemaat'in veya Cemaat medyasının geçmiş hatalarını
gündeme getirip "Oh olsun" demek de doğru değil. çünkü sonu yok böyle
bir şeyin. Tabii Cemaat medyası da kendi yanlışlarından ötürü özür dilemeli.
'Korkunun ecele faydası olmadığını da bilirim'
Medyaya yapılan bu operasyona ses çıkarmayan ya da çıkaramayan gazetecileri
nasıl değerlendirmek gerekir?
Bir gazeteciye zorla
ses çıkar diyemezsiniz. Kimin haklı olduğuna karar veremiyorsa ses
çıkarmayabilir. Korkup da ses çıkarmayanlar da olabilir ki, buna da saygı
duyarım ama korkunun ecele faydası olmadığını da bilirim. Yine de hukuksuzluğu,
haksızlığı savunmaktansa sessiz kalmak daha iyidir.
'Daha ileri gidilebileceğini tahmin ediyorum'
Bu operasyon mevzusu ilk gündeme geldiğinde (Sosyal medyadaki FuatAvni
tarafından) Bülent Arınç dahi 'Vahim' olarak nitelendirdi. Birçok siyasetçi o
gün konuştuğumuzda hükümetin bu kadar ileri gidebileceğini zannetmiyorum dedi.
Siz bu boyuta gelebileceğine ihtimal verir miydiniz?
Ben daha da ileri
gideceğini düşünüyorum. Fuatavni mahlaslı kişi veya kişilerin yazdıklarına
silsile içinde bakınca nereye kadar gidebileceklerini tahmin edebilirsiniz.
Dönüşü olmayan yola girince tek yapacak şey sonuna kadar gitmektir. Ya bir aklı
selim çıkar frene basar. Ya da yolun sonunda duvarla karşılaşırsınız. Eğer çok
hızlı gidiyorsanız duvara toslarsınız. Ve ne yazık ki, eğer duvara toslarsak
hepimiz bu aracın içindeyiz. Hepimiz yara alırız. Tabii en çok yarayı önde
oturanlar alır. Camdan fırlayıp duvara yapışabilirler. Ama şoför ustalığına güveniyorsa
gaza basmaya devam eder. Bu yüzden de daha ileri gidileceğini tahmin ediyorum.
Torba dava dedim ya. Bu torbaya daha çoook şey koyacaklardır ki, içinden çıkmak
güç olsun.
Operasyonun 17-25 Aralık tarihine yakın bir zaman dilimine getirilmesini nasıl
görüyorsunuz?
Yasal alt yapıyı daha
önce kursalardı daha önce yaparlardı diye düşünüyorum. Bu kadar yakın tarihte
yapmak yapanların da çok işine gelmez diye bir yaklaşımım var. Çok kör parmağım
gözüne olur. Tabii kör parmağım gözüne olsun, mesaj olsun diye de yapmış
olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder