19 Nisan 2011

Burjuvanın çekişen iki kolu birleşecek

EZGİ BAŞARAN
18/04/2011   Radikal
TÜSİAD üyesi işadamı Can Paker'in başkanı olduğu sivil toplum örgütü TESEV de yeni bir anayasa taslağı hazırlıyor. Paker de yeni anayasayla ilgili burjuvanın taleplerini ve yeni Türkiye'yle ilgili öngörülerini anlatıyor.

Yeni anayasa nasıl bir yöntemle hazırlanmalı? Kurucu meclis yapsın diye tartışmalar var…
TESEV de bir anayasa komisyonu kurdu ve önümüzdeki hafta sonuçları açıklayacağız. Benim bu röportajda söyleyeceklerim sadece beni bağlar, TESEV’in anayasa komisyonunu değil, önce onu söyleyeyim. Bence seçilecek bu meclisin yeni anayasayı yapmasında sakınca yok. Yani kurucu meclis yapsın diyorlar da, o meclisi kim seçecek? Anayasa dinamik bir şey. Bir defa yapacağız ve binlerce yıl onunla idare edeceğiz diye bir şart yok. Anayasa toplumsal bir kontrattır. Toplum değiştikçe anayasa da değişir. 

Toplumun her kesiminin sesini duyan geniş bir mutabakat olması gerekmiyor mu?
Böyle bir mutabakat mümkün değil ki pratikte. Artık yüzde 95’le kabul edilen bir anayasa olmayacak zaten. Çünkü onu asker yaptırdı. Türk halkı o anayasayı yüzde 95 oy oranıyla kabul etti ama üç ay sonra askerin seçmeyin dediği Turgut Özal’ı seçti. Çünkü yüzde 95’i de askerden kurtulmak için vermişti. 1950 seçiminden beri fevkalade bilinçli davranan bir halkımız vardır.

Yüzde 10 barajı varken kapsayıcı bir anayasa mümkün mü?
1980’den kalma yamalı bohça bir anayasayla yaşamaktansa, yüzde 10 barajlı bir meclisin yapacağı yeni anayasayı tercih ederim. Çünkü 12 Eylül referandumundan önce AKP de CHP de anayasayı temelden değiştirmek konusunda mutabık kalmışlardı. MHP ve BDP de bu fikirde. Dolayısıyla meclise girecek tüm partiler elimizdeki bu anayasanın temelini değiştirmeye hazırlanıyor.


Size göre temelden değiştirmek ne demek?
Bugüne kadarki anayasa ve ona bağlı yasalar hep devlet odaklı olmuştur. Devletin güçlü olması ve korunması üzerinedir. Bundan sonraki anayasa ise sivil toplumun güçlenmesi ve bireyin korunmasına yönelik olmalıdır. Temelden değiştirmek böyle olur, yoksa bir anlamı yok. ıngiltere bunu 1215’te yaptı, Magna Carta budur.

Toplum da böyle bir anayasa mı istiyor sizce?
Son yıllarda gelişen yeni orta sınıfın böyle bir özgürlüğü talep ettiğini düşünüyorum. Anayasa değişiminin bu kadar gündeme gelmesi toplumsal bir talebin sonucu.

Yeni orta sınıfın tarifini yapar mısınız?
Başından başlayalım: Türkiye’nin kurulması, asker-sivil bürokrasinin bir köylü toplumu üzerine devlet inşa etmesi şeklinde olmuştur. Bu bürokrasinin yarattığı girişimci bir elit sınıf, bir de onun etrafında oluşan orta sınıf mevcut. Toplumun geri kalan çoğunluğu ise köylü. Dengelerin değişmesi Turgut Özal’ın ekonomiyi liberalleştirmesi ve Anadolu’nun dört bir köşesini artık sanayi yapılabilir potansiyele getirmesiyle başladı. Bu potansiyel kullanıldı ve Anadolu Kaplanları, ıslami burjuvazi veya Müslüman Kalvinistler dediğimiz sınıf oluştu. Zaten bugünkü siyasi hayatımızın temelinde de Marksist anlamda sınıfsal bir çekişme var. Seçilmiş elit, yıllarca devletin desteğiyle, gümrük duvarlarının ardına sığınarak girişimcilik yapmıştı. Yeni burjuvaların mücadelesi ise gümrük duvarlarının arkasında olmadı.

Orta sınıf içindeki bu çekişmenin temelinde ne var?
Ben her ne kadar o eski elit sınıftan geliyor olsam da objektif olmaya çalışacağım. Bana göre orta sınıfın bugünkü diyaloğu şöyle: Eski elitler, hem iç ve dış pazarda hem de sosyal ve kamu alanlarının paylaşımında “Bu yeniler nereden çıktı? Sinemaya, parka, beş yıldızlı otellere niye gidiyor?” diyor. Eski avantajlarını yitirmekten rahatsız oluyorlar. Yeni burjuvalar ise “Ben bugüne kadar köylü gibi yaşadım, bundan sonra yaşamayacağım” diyor.

Ne olacak?
Orta sınıf içindeki bu iki ayrı kol birleşecek. Sebebi tamamen ekonomik. Birbirleriyle iş yapıyorlar, mal alıp satıyorlar. Bir süre sonra birbirlerinden kız almaya da başlarlar diye düşünüyorum. Fakat konuştuğumuz bu sınıfsal çekişme sanayi toplumlarına özgüdür. Halbuki küreselleşen ve sermayenin değil bilginin ve yaratıcılığın kıymetlendiği bir dünya düzeninde bizim orta sınıfın çatışmaları nasıl olur, henüz bilemiyoruz tabii. Yani “Sen başörtüsüyle cip mi kullanıyorsun” tartışmalarının ömrü kısa. Dünya topluca değişiyor.
Anayasa isteyen yeni burjuvazi mi?
Sizin de mensup olduğunuz eski elitler değil de, yeni burjuvazi mi yeni anayasa isteyen?
Müesses nizam dediğimiz o eski elitler de büyük ve homojen bir kütle değil. Ama elbette onların yüzde 15’i ciddi ulusalcı. Gerisi ise AKP’den hazzetmeyen ama daha demokrat, daha liberal, daha özgürlükçü bir grup. O nedenle müesses nizam yeni anayasa istemiyor denemez. Zaten öyle olsa CHP “Biz de yeni anayasa yapacağız” diye vaatte bulunmazdı. Türkiye’de askerlerin ve bürokrasinin vesayeti daha da azalacak. Onlara güvenenlerin de hayatlarını başka türlü tanzim etmeye başlayacakları bir döneme giriyoruz.

Yeni Türkiye’nin en çarpıcı sosyal değişimi ne olacak sizce?
Burjuvanın bu iki kolunun bir arada yaşamayı öğrenmeleri, hatta birbirlerinin yaşam tarzlarını etkilemeleri olacak. Türbanlı hanımların beş yıldızlı otellerde düğün yapması zaten bu etkilenmenin başladığını gösteriyor. Diğerleri de onların getirdiği Anadolu kültüründen nasiplerini alacak. Marx dünyasını bilenler olarak biz temel çelişkiye bakarız. Bu iki sınıfın sentez yaratması için temel bir çelişki görmüyorum ben. şu anda toplumda gördüğünüz kutuplaşma, aşılmaz kaleler bana göre geçici. O kalelerin hepsi kumdan kaleler.

Önümüzdeki meclisin ilgilenmesi gereken hayati meseleler nedir?
4 ana konu var: Devlet-birey meselesi, yani yeni anayasa. ıkincisi; yaşam tarzı farklılıklarının yarattığı kırılmaları gidermeye yönelik çalışmalar. Üçüncüsü Kürt meselesi. Dördüncüsü AB ve Kıbrıs sorunu. Bu mecliste Kürt meselesini çözmeyen partiler bir dahaki seçimde ciddi şekilde cezalandırılacaktır. AKP üçüncü döneminde de Türkiye’nin bir numaralı derdi olan Kürt sorununu çözmezse olmaz. Önüne gelen çözüm önerilerine burun kıvıran bir CHP de büyük rey kaybeder. Türk toplumu böyledir çünkü.

Nasıl?
Bugüne kadar Türk toplumunun büyük çoğunluğu ne milliyetçiliğe, ne dine, ne sosyalizme, ne dünyacılığa rey vermiştir. Kendi lehinde kullanabileceğini zannettiği kişileri iktidara getirir. Bu zannı doğru çıkmazsa, derhal cevabı yapıştırır. Ecevit bu ülkede önce yüzde 42 aldı, sonra 2. Demirel yüzde 56 aldı, sonra nerelere geldi? Özal’ın partisi yok oldu. Türkiye toplumu fevkalade oportünist ve sağlıklıdır. 

TÜSİAD eskiden de bölünmüştü
Bu saydığınız dört konu en çok kimleri rahatsız ediyor?
Özellikle yeni orta sınıfı. Örneğin Kürt meselesi artık çözülsün istiyor, çünkü oraya çok para gidiyor. Dış politika da bu yeni orta sınıfın isteklerine göre şekilleniyor. Soğuk Savaş’ın bitmiş olması, Türkiye’nin artık sesini çıkarmayan, her şeye kafa sallayan bir müttefik olmamaya karar vermesi dış politikayı etkiliyor ama gördüğümüz yenilikler biraz da bu orta sınıfın baskısından ileri geliyor. Niye kara Afrika’nın dört tarafında, Güney Amerika’da elçilikler açıyoruz sanıyorsunuz. Niye bir sürü Arap ülkesiyle
bir alay vize anlaşmaları yapılıyor? Bu yüzden.

TÜSİAD’ın yeni anayasa için taslak hazırlaması niye önemliydi?
Dünyanın her yerinde demokratik ilerlemeler burjuva tarafından istenmiştir. Burjuva kendi ekonomik gayeleri için özgürlük ister. Türkiye’de enteresan bir şekilde girişimci sınıf devlet eliyle yetiştirildiği için uzun süre özgürlük istemedi. Ama şimdi bu değişiyor. TÜSİAD’da da artık daha özgürlükçü, kendi ayakları üstünde duran bir ekol var.
Niye MÜSİAD böyle bir girişimde bulunmuyor?
Bulunmalı tabii. Ama TÜSİAD’ın anayasayla ilgilenme ananesi var. Halis Komili’nin başkan, benim de üye olduğum yönetim kurulu döneminde ilk demokratikleşme ve anayasa paketini sunmuştuk. O günlerde ne sendikalar, ne üniversiteler ne de sivil toplum örgütleri bu konuya girmişti. 1996 yılıydı. Ve TÜSİAD bu konuda yine ikiye bölündü. O yönetim,TÜSİAD tarihinin ilk ibra edilmeyen yönetim kuruludur. Resmen ibra edilmedik biz. Bu konuda böyle bir tarihçesi var TÜSİAD’ın.

Çark mı etti?
TÜSİAD’ın, önerdiği anayasa paketlerinin arkasında durmamak gibi de bir ananesi var öyleyse?
Var. Kurumun yapısıyla ilgili bu. O yapı daha yavaş değişiyor. Belli ki TÜSİAD’ın içinde statükocu üyeler var ki, sonuç böyle oluyor. TÜSİAD anayasa paketi hazırlattığı komisyonun arkasında durdu mu, çark mı etti, tam olarak nasıl yorumlamak gerekiyor bilmiyorum. Ama bunların konuşulması bile hoş değil.

TESEV niye anayasa işine giriyor? Size ne oluyor?
Yıllardır asker-sivil ilişkileri, temel ve kültürel haklar, azınlıklar ve vakıflar kanunu, Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, hukuk devleti gibi konularda araştırmalar yapar, yayınlar hazırlar TESEV. Bütün bunlar aslında bugünkü anayasanın revize edilmesi gereken konularıdır. Dolayısıyla zaten biz 10 yıldır anayasayla uğraşıyoruz. Bizim için doğaldır, bir taslak sunmak.

Bir anayasada değiştirilemez maddeler olmamalı mıdır?
Bence hayır. Kimden korkuyoruz da değiştirilemez madde koyuyoruz? Kendi halkından korkan anayasa olmaz. Halk bir gün gelecek ve anti-demokratik, hukuktan uzak, sosyal politikası olmayan bir şeriat devleti mi isteyecek. Olabilir mi? Belki bir tek değiştirilemez madde olabilir, o da “Türkiye bir cumhuriyettir”. Birinci nedeni, kuruluşa manevi bir referans veriyor olması. ıkinci neden, ıran veya eski Irak kendisine ne derse desin, cumhuriyet aslında halkın kendi kendini yönetmesi manasına geldiği için.

Öyleyse o maddelerin değiştirilemez olarak kalmasında ne gibi bir sakınca var?
Yargı genel olarak yerindelik kararı veremez, ancak hukuka uygun mu değil mi diye yorumlar önüne gelen konuları. Özelleştirme halkın menfaatlarına aykırıdır diye zamanında nasıl durdurulmuştu? Değiştirilemez maddelerdeki sosyal devlet vurgusunu temel aldı yargı. Yorumlamaması gerektiği gibi yorumladı. O maddeler yargının yapmaması gereken şeyleri yaptırıyor.

Kimse AB’yle işim bitti diyemez
“Başbakan’ın Strasbourg konuşması “Sana hesap vermem” minvalindeydi. Siyasi bir tavır. Doğru mu bilemem. ‘One minute’ doğru muydu? Kimilerine göre hayır. Ama Türkiye’yi Arap dünyasında bir numara yaptı. Bildiğim tek şey, bugün Türkiye’nin yüzde 50’sinin hâlâ AB üyeliğini istediğidir. Ben AB’yle meselelerimi bitirdim, inceldiği yerden kopsun diyecek bir iktidar yok. Türk toplumu buna reaksiyon gösterir. Ayrıca Arapların da yüzde 75’i Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istiyor, çünkü çıkarlarına uygun görüyorlar.”


http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&Date=18.04.2011&ArticleID=1046511

Hiç yorum yok: