'Kendisine iletilen belgeleri bavula koyup savcılara
götürmeyi gazetecilik sananlar, üç haberinden biri tekzip yese de hâlâ bu
meslekte kalabiliyorlarsa, galiba hakikaten kahramandır!'
Ragıp Duran birdirbir.org/ T24
Gazeteci Ragıp Duran, Taraf gazetesinde yaşanan ayrılığı
birdirbir.org sitesien yazdığı yazı ile değerlendirdi. Duran, gazetenin Ahmet
Altan ve Yasemin Çongar tarafından değil farklı bir odak tarafından
yönetildiğini iddia etti.
Ragıp Duran'ın "Taraf: Çarpık doğdu, yamuk
öldü" başlıklı yazısı şöyle:
Taraf gazetesi beş-altı
yıllık yayın hayatını tamamlarken de ilk günkü gibi şeffaflıktan ve
dürüstlükten yoksun bir şekilde gömüldü. Kaçınılmaz son, belki de geç bile
kalmıştı.
Çünkü bu gazete henüz
kuruluş aşamasında çeşitli alan ve konularda sakat doğmuştu:
* Gazetenin malî
yapısı, medya mülkiyet kimliği şeffaf değildi. Teorik olarak Alkım Yayınevi
gazetenin sahibi görünüyordu. Ne var ki, o günlerde, tüm yayıncıların çok iyi
bildiği üzere, Alkım Yayınevi’nin kâğıtçı, ciltçi, matbaacı ve dağıtımcılar
başta olmak üzere uçan kuşa borcu vardı. Yeni bir gazete kurmak için gerekli
olan sermaye nereden, nasıl, ne zaman gelmişti? Taraf’ın sahibi ve yöneticileri
bu sorulara son altı yıl içinde hiçbir zaman açık, net, belgeli yanıt
veremediler.
* Ahmet Altan son
yazısında da bu sır perdesini itina ile koruyor. Ayrılırken bile gazetesine
yönelik iddia ve suçlamaların hiçbirine yanıt ver(e)miyor. Üstelik, Altan neden
istifa ettiğini bile açıkla(ya)mıyor. Şeffaflık ve dürüstlükten yoksunluğun adı
ne zamandan beri “demokrasi kahramanlığı” oldu? Hele birisi de kalkmış Altan’a
“mangal yürekli” demez mi? Ben hiç hoşlanmadım bu kebapçı edebiyatından! Bir
başkası da kalkmış kendini “Ahmet Altan’ın çocukları ve kahramanları” diye
niteliyor. Çocuklar ne zamandan beri babalarını seçebilmişler ki? Ayrıca, bir
insanın kendi kendisini kahraman ilân etmesi biraz megalomania olmuyor mu?
Babadan geçe geçe, kala kala bu megalomania mı kalmış? Kendisine iletilen
belgeleri bavula koyup savcılara götürmeyi gazetecilik sananlar, üç haberinden
biri tekzip yese de hâlâ bu meslekte kalabiliyorlarsa, galiba hakikaten
kahramandır!
* Bu gazete, çeşitli
kesimlerden gelen talep ve sorulara rağmen, Fethullah Gülen Cemaati ile
ilişkisi konusunda bir açıklama yapmaktan kaçındı. Şeffaflık ve dürüstlük
yoksunluğu salt malî alanda değil, siyasal ve ideolojik düzlemde de sırıttı.
Altı yıl boyunca bu gazetede Cemaat aleyhine bir tek satır, aleyhte bir haber,
yorum, fotoğraf yayınlanmaması nasıl açıklanabilir? Keza Zaman ve bu gruba
bağlı diğer yayın organlarında da Taraf aleyhinde bir tek satır yazı çıkmamış
olması acaba tesadüf müdür? Çıkar kardeşliği, medeniyetler ittifakı, dinler
arası hoşgörü, diyalog, empati filan falanla mı açıklayacağız bu ilişkiyi?
* Bu gazete
Türkiye’nin iki büyük sorunu olan Recep Tayyip Erdoğan ve Kürt meselesi
konusunda altı yılda galiba en az üç kez tutum ve politika değiştirdi. Üstelik,
bu değişiklikler öyle nüans sayılabilecek değişiklikler olmadı. Koyu Erdoğan
taraftarlığından kişisel de olsa yine koyu bir Erdoğan karşıtlığına geçtiler. Kandil’de
röportaj yapan Taraf ile “Kürt sorununun çözümünü engelleyen PKK’dır” diyen
Taraf aynı gazete midir? İlginç olan, özellikle Taraf’ın Erdoğan konusundaki
değişikliklerinin Zaman grubunun da Erdoğan’la ilişkileri bozduğu dönemlere
rastgelmesi; bu da herhalde tesadüf idi.
* Bu gazetenin
haberciliği, kendi dışındaki (belki de içinde, henüz tam olarak bilemiyoruz)
bir odağın sağladığı belgeleri ciddi bir editoryal süzgeçten geçirmeden
yayınlamakla sınırlı. Dolayısıyla, bu gazeteyi aslında Altan – Çongar ikilisi
yönetmedi. O odak yönetti. Özellikle Alev Er’in ayrılmasından sonra, gazete
tamamıyla bu odağın denetiminde yayınlandı. Altan, Alev Er’in gazeteden neden
ayrıldığını açıklayacağı yerde, son yazısında ona teşekkür ediyor. Utanma
sözlüğü galiba her eve lâzım…
* Bu gazetede
kuşkusuz belirli sayıda dürüst, aklı başında gazeteci ve yazarlar da vardı.
Bazıları arkadaşım ve meslektaşım. Bir kısmı zaten zaman içinde Taraf’tan
ayrıldı. Sorun zaten, Altan hariç, kişisel bir sorun değil. Ama gazetecilik
gibi son derece kolektif bir alan ve meslekte Altan’ın egosu Taraf’ı gerçek
anlamda bir gazete olmaktan alıkoydu. Bir zamanlar gazete içindeki bir
ihtilafta, servis şefleri ile sayfa sekreterleri “sayfanın gerçek patronu kim?”
konusunda kapışırken Altan sorunu hemencecik çözüyor: “Bakın, bu sayfaların
gerçek sahibi ne servis şefidir ne de sayfa sekreteri. Bütün sayfaların tek
patronu benim, ben sizlere bu sayfalarda çalışma hakkı veriyorum, o kadar!” Ne
güzel, değil mi? Demokrasi kahramanı böyle olur işte! Mangal yürek de buna
denir! Megalomani adamı Pennslyvania mescidinin sıradan bir ulağı haline
getirir… Farkına bile varmazsın. Biri sana söylese bile inanmazsın, inanmak
istemezsin. Çünkü sen o kadar büyüksün ki… Kibirdir yorulup yollarda kalan.
Gururdur motoru patlatıp adamı aciz bırakan!
* Bu gazetede 1 Mayıs
1977 katliamını aklamaya çalışan bir akademisyen, Altan ve arkadaşlarının malî
sebeplerle istifa ettiğini, ayrılma olayında hiçbir siyasal neden bulunmadığını
yazdı. Biz de inandık! Altan bir süredir Başbakan Erdoğan aleyhinde çok sert
yazılar yazıyordu. Bu yazıların içeriği genellikle doğru olmakla birlikte,
üslûpta gereksiz bir bireycilik göze batıyordu. Bir gazeteci, siyasî iktidarın
bir numarası ile senli-benli kavgaya girişmez. Mesele iki kişi arasındaki bir anlaşmazlık
değil ki… Altan’ın yürüttüğü muhalefetin dörtte birini yazanlar kendilerini
polis-savcı-hâkim üçlüsünden geçtikten sonra cezaevinde bulurken, Altan hakaret
davalarıyla yetinmek durumunda kaldı. Altan ve arkadaşlarının Taraf’tan neden
ayrıldığı konusunda tahmin ya da öngörüde bulunmak çok zor olmasa gerek. Yeni
Şafak ve Zaman’da bile hafif muhalefet edenlerin işlerinden olduğu bir dönemde,
Erdoğan, Altan’ı gazetenin başından uzaklaştırarak hem “pis bir muhalifinden”
kurtuldu, hem de Pennslyvania’ya mesaj atmış oldu.
* Polis Akademisi’nde
ders verenlerin boş zamanlarında köşe yazarlığı yaptığı bir mekândır Taraf
gazetesi. Twitter’dan ve köşesinden kadın-erkek ayrımı yapmadan
ispatlanamayacak iddialarla meslektaşlarına çamur atanların el üstünde tutulduğu
bir gazetedir Taraf. Başyazarının “patrona güzel bir hediye” olarak tasarladığı
bir gazetedir Taraf. Keza aynı başyazar ve kurucunun “roman yazmaya ara verdiği
dönemler”deki meşgalesidir Taraf gazeteciliği.
Sonuç olarak, Taraf
Türkiye basın tarihinde bence öyle önemli ve değerli bir yer alamayacak. Ama
Türkiye siyaset tarihinde, manipülasyon tarihinde mutlaka hak ettiği bir konuma
geçecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder