Mine G.Kırıkkanat 09/12/2012
Cumhuriyet
1442 yılında Osmanlı payitahtı Edirne, Sultanı
ise Fatih’in babası İkinci Murat’tı.
Eflak Prensi Vlad
Besarab, o yıl kardeşi Prens Güzel Radul’la (Radu cel Frumos) birlikte
babaları Ejderha Vlad (Drakula) tarafından Osmanlı
Sultanı’na rehin olarak Edirne Sarayı’na gönderildiğinde, sadece 11 yaşındaydı.
İki rehin prense Edirne’deki sarayda çok iyi
davranıldı, ilerde Osmanlı’ya hizmet eğitimini de Sultan Murat’ın “içoğlanı” kadrosunda aldılar…
Ama Sultan’ın gözdesi Vlad’dı. Öyle ki genç prens sakalı
bıyığı çıkıp“içoğlanı” kadrosundan
emekli olunca; İkinci Murat kendisine 6 yıl süreyle duyduğu şefkatin
karşılığını da cömertçe ödedi. 1448’de 17 yaşına basan Vlad’ı voyvoda unvanıyla
bezeyip yanına bir ordu kattı ve Eflak tahtını fethe gönderdi.
***
Ama Osmanlı sultanları, her ne kadar aşk ile
iş ilişkilerini birbirine karıştırsalar da enayi sayılmazlar… İkinci Murat da pek sevdiği Prens
Vlad’ın kendisine bizzat verdiği “içoğlanı” eğitimine hoşlanarak mı, yoksa
dişlerini sıkarak mı katlandığından pek emin değildi. Vlad’ı Eflak’a voyvoda
gönderirken, kardeşi Güzel Radul’u rehin tutarak Osmanlı’ya bağlı kalmasını
sağlama aldı.
Ne var ki Vlad Besarab, önce velinimetinin
ordusuyla alıp iki ay sonra yitirdiği, ardından tekrar oturduğu Eflak tahtına
iyice yerleşip, kaidesini artık güvencede hissettiği an… Rehin kalan kardeşi Radul’u gözden
çıkararak Osmanlı’ya isyan bayrağını çekti.
Artık 31 yaşındaki Eflak Voyvodası Vlad’ın
başkaldırdığı payitaht İstanbul olup, sahibi de “enfiye kutusunda kurutulmuş gül
yaprakları koklamayı pek seven” Fatih
Sultan Mehmet’ti.
***
Prens Vlad, 1462 başından itibaren
İstanbul’dan gelip de karşısında sarığını çıkarmayı reddeden tüm elçi ve
ulakların sarığını kafalarına çiviyle çaktırdı. Tuna boylarına ordu kaldırıp 30
binden fazla Osmanlıyı kazığa geçirdikten sonra Eflak ve Boğdan’da Romence “Kazıklı” anlamına gelen Tepeş lakabını aldı.
Osmanlıcada ise çocukluğunda maruz kaldığı
tacize gönderme yapan Kalleş, İbne,
Süzgeç, Götveren lakaplarıyla ya da Kazıglu Bey diye anılıyordu. (Kaynak: Matei Cazacu, “Prens Drakula’nın Tarihi”, Droz, 1988)
Çoğu Batılı tarihçinin uzun zaman anlam
veremediği bu lakaplardan özellikle dördüncüsü, Almanca sanılıp yüzyıllarca “Gotveren” diye söylendi!
Fatih Sultan Mehmet, babasının eski gözdesinin
uçan kaçan Osmanlı’dan kazıkla çıkardığı “içoğlanlığı” hıncını öğrenince gazaba gelip, Eflak
Voyvodası Vlad Tepeş’e karşı düzdüğü ordunun başına kimi geçirdi biliyor
musunuz? İçoğlanıyken aldığı eğitime sadakat gösteren rehin kardeşi, Güzel
Radul’u…
***
Osmanlı ordusu Eflak’ı aldı, Güzel Radul 15
Ağustos 1462’de voyvodalık tahtına oturdu ama, kazıkçı kardeşini ele
geçiremedi. Vlad Tepeş, sığındığı Macarlar tarafından esir alındı. 12 yılın
sonunda serbest bırakıldığında, yine Eflak’a dönüp 1476’ya kadar voyvoda olarak
hüküm sürdü. Aralık ayında Osmanlı ordusuyla girdiği savaşta öldürüldü ve 300
askeri kazığa geçirilirken, Vlad’ın kesilen kafası Fatih Sultan Mehmet’e
gönderildi.
Ama Vlad Tepeş’in ardında bıraktığı kazıklı ve
kanlı efsane, 1897 yılındaBram Stoker’a, kurgusal romanı Drakula’daki ölümsüz
kont, ancak kalbine kazık çakılarak yok edilebilen vampir karakterini esinledi.
Romanya’nın Transilvanya bölgesi, Francis
Ford Coppola başta olmak üzere
romanın sinemaya uyarlandığı pek çok filmle birlikte dünyada Kont Drakula’nın
ülkesi olarak tanındı.
‘G’ NOKTASI
Dünyadaki hiçbir imparatorluk tarihinde,
Osmanlı Sarayı’ndaki kadar beşik cinayeti işlenmemiş, hiçbir imparator ve kral,
Osmanlı sultanları kadar çok oğul katletmemiştir. Hatta Batılı saraylarda
veliaht olmasın diye oğul ve kardeş katli parmakla gösterilecek kadar azdır.
Çünkü hiçbirinin tekeşli evlilik dışı ilişkileri ve metres sayısı; odalık,
cariye, nikâhlı nikâhsız eşle dolup taşan Osmanlı haremi kadar kalabalık
olmayıp, peydahlanan çocuk sayısı da sultanlarınki kadar yüksek değildir.
Biseksüel ve pedofil egemen sayısı da öyle…
2012 yılında Osmanlı tarihindeki tahta rakip
oğul ve kardeş katlini vacip kılan uygulamayı “Devleti
böldürmemek için akılcı bir yöntemdi” diye
sunmak, gericiliğin vahşi zihniyetidir. Günümüz Türkiye’sine dayatılan genel
cehalet ve özel “tarih
karartması” da, zaten “Down sendromlu” olması arzulanan halkın, “Yahu İngiltere İmparatorluğu’nda
tahta rakip oğul ve kardeş katli vacip değildi. Acaba Osmanlı’dan daha uzun
sürmeyi, hem de bölünmeden nasıl başardı” diye
sorgulamaktan bile aciz kılmaktadır.
Muhteşem Yüzyıl dizisine saldırmaktan “kardeş katli” yasasının övülmesine, topluma
yutturulmaya çalışılan Osmanlı güzellemesinin tamamı, çokeşliliği sorgulatmamak
ve hatta yakın tarihte yeniden geçerli kılmak için yapılmaktadır.
“İntikam, aşağılanmış benliklerin
silahıdır.”
ALICE BRUNEL ROCHE

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder