A.Turhan Alkan 02/06/2012 Zaman
"Başbakan'ın son on günde yaptığı konuşmaları son model bir bilgisayara yüklediler; makine yandı azizim; hoparlöründen Harbiye marşıyla karışık dumanlar çıkmış diyorlar. Mantıklı bir analizi yapılamıyormuş demeçlerinin; düşünsene bir Çamlıca tepesine cami yaptırmaktan bahsediyor, ardından kürtaj meselesine dalıyor, sonra nereden icab ettiyse Sezaryen tekniğiyle doğumu eleştiriyor filan. Önümüzdeki hafta ojeli tırnakla abdest ve oruçluyken plaj konusuna gireceğinden söz ediliyor?"
"Nerelerdesin bir haftadır?" diye
endişeli bir yüzle koluma girdi dostum. "Yoksa sen de mi..."
"Başbakan'ın son on günde yaptığı konuşmaları son model bir bilgisayara yüklediler; makine yandı azizim; hoparlöründen Harbiye marşıyla karışık dumanlar çıkmış diyorlar. Mantıklı bir analizi yapılamıyormuş demeçlerinin; düşünsene bir Çamlıca tepesine cami yaptırmaktan bahsediyor, ardından kürtaj meselesine dalıyor, sonra nereden icab ettiyse Sezaryen tekniğiyle doğumu eleştiriyor filan. Önümüzdeki hafta ojeli tırnakla abdest ve oruçluyken plaj konusuna gireceğinden söz ediliyor?"
"Hayır,
ben de değil" diye pişkince gülümsedim, "Merak etme, çook
yukarılardan gelen bir direktifle işime son verilmedi; zaten bilirsin, yazarını
kovduracak şeyleri değil yazmak, aklından geçirmeyecek derecede ödlek
biriyimdir ben..."
"Ee?" der gibi baktı, işin tadını
çıkarmak için ağırdan aldım, "Şu anda bilmesen daha iyi ama hadi
çıtlatayım!" Biraz sustum, önemli şeyler söylemeye hazırlanan biri gibi
dudaklarımı ısırdım. "Hadi" diye yalvardı, "Kimseye söylemem,
vallahi!" İzci oymakbaşıları gibi elini kaldırdı, "Söz."
"Bunu sen istedin, unutma, bir süreden beri
entelektüel bir operasyon geçirmem gerekiyordu" diye mırıldandım önemsiz
bir şeymiş gibi. "Birkaç gün ortalıkta görünmemem gerekiyordu, ama gizli
şeyler bunlar, bilmesen daha iyi dostum!"
"Yoo, yoo" dedi. "Ne demek
entelektüel bir operasyon; bir kursa seminere filan mı katıldın, Amerikalılar
da var mıydı? Ne diyorlar, söylesene!"
"Tam tarifi böyle dostum" dedim,
"Entelektüel bir operasyon; basit, sıradan bir cerrahi müdahale ama
ülkenin geleceği ve barış için önemli sonuçlar doğurabilir..."
"Ne yani, kafana çip filan mı taktılar;
n'aaptılar sana kardeşim?"
Olanca ciddiyetimi takınarak uzun uzun gözlerine
baktım. "Boşver, fazla merak kediyi öldürür, bu kadarını bilsen sana
kâfidir" bakışlarıydı bunlar. Tatmin olmuş gibi göründü, "Eh"
dedi, "Pekâlâ, geçmiş olsun"
Kafası karışmıştı; birkaç saniye kadar martıları
seyrettikten sonra döndü, "Madem entelektüel operasyon geçirdin, söyle
bakalım; bu Başbakan'a neler oluyor, sen bir mânâ verebiliyor musun?"
Bu defa gözlerine neredeyse iki üç dakika filan
hiç göz kırpmadan baktım. Sanki bakışlarımdan görünmeyen şualar fışkırarak onun
kafasına en mahrem soruların en acı cevaplarını şırınga ediyordu. "Anladın
mı şimdi?" dedim. Omzunu silkti, ı-ıh, anlamamıştı. Eminim ki o anda ne
kadar geri zekâlı olduğundan şüpheleniyordu.
"Anlayamadığın için üzülme; kimse bir şey
anlamıyor zaten" diye söylendikten sonra sağa sola bir göz atıp kulağına
eğildim, "Başbakan'ı ele geçirdiler; ama sen kimseye belli etme, başka
soru da sorma!"
O esnada masanın üstündeki simit kırığının susam
tanelerine bakıyordu; öylece kaldı, sonra ağır ağır başını kaldırdı,
"Kim, ne, ne zaman, niçin, nerede, nasıl?"
diye inledi. Dedim ki, "Biir, konuşurken elinle ağzını kapat, izleniyor
olabiliriz; ikii, bu bilgi istihbâri niteliktedir ve henüz kesinlikle
doğrulanmış değil. Yaklaştır kulağını şimdi bana..."
Yaklaştı, "Şimdi dinle ve dinledikten sonra
da hızla unutmaya hazır ol!" diye fısıldadım, "Başbakan'ın son on
günde yaptığı konuşmaları son model bir bilgisayara yüklediler; makine yandı
azizim; hoparlöründen Harbiye marşıyla karışık dumanlar çıkmış diyorlar.
Mantıklı bir analizi yapılamıyormuş demeçlerinin; düşünsene bir Çamlıca
tepesine cami yaptırmaktan bahsediyor, ardından kürtaj meselesine dalıyor,
sonra nereden icab ettiyse Sezaryen tekniğiyle doğumu eleştiriyor filan.
Önümüzdeki hafta ojeli tırnakla abdest ve oruçluyken plaj konusuna gireceğinden
söz ediliyor?"
"Sahi yahu" dedi, "Şaka gibi,
hakikaten birisi Başbakan'ı ele geçirmiş gibi görünüyor; kim olabilir sence, ne
dersin?"
"Ben değilim, bu kesin" dedim ve devam
ettim, "Bu hususlarda Mahir Kaynak büyüğümüz süper güç odaklarının modelde
nasıl rol oynayabileceğine bakarak senaryoyu tahlil eder ama bence öyle
dışarılara bakmaya lüzum yok; olup bitenler bana, dersini iyi çalışmamış,
formsuz bir danışmanın işi gibi görünüyor!"
Anlamadı, dedim ki, "Bazen son model bir
uçağın motoruna kalkış anında yolunu şaşırmış bir kuş giriverir; işte öyle bir
şey!"
Hesabı ben verdim, kalktık; sonra eve gelip bu
analizi kaleme aldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder