16 Şubat 2013

Yetmez ama evet, Tahran manzaraları

EMİRGAN Korusu, İstanbul’un Boğaz’a nazır en güzel tepelerinden biri. İçinde Beyaz Ev, Sarı Ev gibi köşkler var, Osmanlı’dan kalma.

Yalçın Doğan  
Hürriyet
Geçenlerde bir pazar oraya gidiyorum, içki yok ne de olsa, Büyükşehir Belediyesi’ne ait. Kahvaltı zamanı. Bulaşık kaplar ortada öyle duruyor, üç-
beş kişi oradaki mescitte namaz kılmak için herkesin kullandığı lavaboda abdest alıyor. Tipik Tahran manzaraları. Din ve temizlik dersleri nafile.
Belediyelere ait yerlerde içki yasağı çok önceden başlıyor. Onu lokantalara içki ruhsatı yasaklaması izliyor. İçkili lokanta sayısı hızla azalıyor, bazı içkili lokantalar genelev gibi şehir dışına atılıyor. Türkiye’nin her yerinde belediyeler eliyle.
Yetmez ama evet, ardından üniversite kampuslarına bira yasağı geliyor, YÖK eliyle. Üniversitelerde mescitler  açılıyor. Cuma namazları törene dönüşüyor, Tahran manzaraları.
Fırsat buldukça Tayyip Erdoğan hemen her kürsüden “dindar ve muhafazakâr gençlik yetiştirileceğini” söylüyor. 4+4 bunun sistemi.

TERBİYE SEANSLARI
Yetmez ama evet, belediyeler ve YÖK’ü TRT izliyor. Şu ya da bu dizideki kadın-erkek ilişkilerinde olağan sahnelerin sansürü, olağan kıyafetlere getirilen yasaklar, hepimizin nasıl davranması, nasıl giyinmesi gerektiğini dayatıyor. TRT eliyle toplumu terbiye seansları. Bu tavrı diğer dinci kanallar destekliyor. Yasaklar olağan hale geliyor, yıllardır giyilen kıyafetler, kökleşmiş davranışlar garipsenir hale geliyor.
Yetmez ama evet, devreye Milli Eğitim Bakanlığı giriyor. İlk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin hem günlük, hem ulusal bayram kıyafetleri hizaya getiriliyor. Şort yasak, kolsuz bluz yasak. Madem Milli Eğitim, kitaplar ve şiirler de yasaklardan nasibini alıyor. Şiirde bira bize uymaz. Tahran manzaraları.

UÇ UÇABİLDİĞİN KADAR
Yetmez ama evet, toplumu terbiye için kitlesel müdahale gerek. Bunun araçlarından biri, Türk Hava Yolları. Hostesler örtünsün, içki yasaklansın. Tahran manzaraları.
Yetmez ama evet, bunların kitlesel simgelere ihtiyacı var, Taksim’e cami, Çamlıca’ya cami. Oysa, İran İslam Cumhuriyeti’nde toplam 77 bin cami var, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde cami sayısı 90 bini aşmış durumda.
Yıllardır tanıdığım, namazla niyazla ilgisi olmayan işadamı, gazeteci, bürokrat ve diğerleri, dün cuma ya, namaza yetişmek ve bunu iktidar temsilcilerine göstermek için birbiriyle yarışıyor.

Hiç yorum yok: