14 Şubat 2013

İş dünyasındaki bazı ‘özel’ toplantılardan ilginç bir anekdot...

Can Ataklı  Vatan
Pazartesi günkü “Durum şudur: AKP - cemaat kavgası patlamıştır” (Tam metin bu yazının sonuda) başlıklı yazım tahminimin de ötesinde bir ilgi gördü.
Aralarında siyasetçilerin de bulunduğu pek çok okur “Bunu zaten görüyorduk, siz nihayet açıkça yazdınız” dedi.
Elbette “İkisi birbirinin tamamlayıcısı, kavga yok ama çıkarları gereği kavga görüntüsü vermek isteyebilirler” diyenler de vardı.
Bugün sizlere aldığım önemli bir bilgiyi aktarmak istiyorum. Bu olay bile başlı başına AKP - cemaat kavgasının artık ne boyuta geldiğini gösteriyor...
Aldığım bilgilere göre; AKP’nin üst yönetiminden bazı isimler bir süredir bazı iş adamlarıyla toplantılar yapıyormuş.
Bu iş adamlarının ortak özelliği cemaate yakın olmaları, cemaatin çeşitli alanlardaki faaliyetlerine maddi destek sağlamaları.
Bu toplantılarda iş adamlarına “Artık yeter, hiç sormadan sorgulamadan cemaate sürekli maddi kaynak yaratıyorsunuz. Bunlara bir son vermenizi istiyoruz” deniyormuş.
Son toplantılardan birinde, AKP’li bir yetkili, sanayici olan iş adamlarından birisine, üyesi olduğu derneğin kullandığı binanın sahibi olup olmadığını sormuş. Ve cevabını beklemeden “Biliyorum senin, bina için kira alıyor musun?” diyerek ikinci soruyu sormuş.
İş adamının cevap vermekte zorlanması üzerine “kıvranma, onu da biliyorum, kira almıyorsun, bu ayın başından itibaren kira almaya başlayacaksın” demiş.
*****
Ekonomi yönetimi, “Frene mi yoksa gaza mı basmalı?” diye tartışıyor. Vatandaş bu “gidişten” korkmuş, “Müsait bir yerde inecek var!” diye bağırıyor. (Gani Yıldız)
*****
Cinliğin bu kadarına pes doğrusu...
Türk Hava Yolları’nda “örtülü içki yasağı” uygulandığı haberi büyük yankı uyandırdı. THY yöntemi ise bir açıklama yaparak “Kasıt yok, talep olmayan yerlere yükleme yapmıyoruz” dedi. Nerelere talep varmış “İzmir, Antalya, Bodrum, Dalaman.”
Cinlik şurada. Kamuoyuna yönelik bir sinsi propaganda yapılıyor. Ayrımcılık yapıldığı gibi bir de bunun üzerinden dini siyasete alet ederek rant sağlama hevesi var. Deniyor ki “Anadolu illerine gidenler içki içmiyorlar, içki içenler sadece zenginlerin gittiği sahil ve tatil yerleri.” Seçim haritasına bakınca “içki servisi” yapılan varış yerlerinde AKP değil muhalefet daha çok oy alıyor.
Yani?
Yanisini herhalde anlıyorsunuz.
THY yönetimi bu cin açıklamanın şerefine apronda bir deve daha keser herhâlde.
*****
Medyad kamikaze yöntemi
İktidarın beğenmediği gazeteci ve yazarların “bir punduna getirilip” işlerinden edildiğini artık herkes biliyor.
Tabii herkes biliyor da ne değişiyor? Hiçbir şey.
Korku oldukça değişmez de.
Şimdi yeni ve çok “cin” bir yöntemle karşı karşıyayız. Diyelim ki iktidarın hoşlanmadığı bir televizyoncu , “tüm uyarılara” rağmen görevine devam ediyor. Artık açıktan baskılar da kabak tadı verdiğinden yeni yöntem devreye sokuluyor.
Önce yandaş medya ısrarla bu televizyoncuyu hedefe koyuyor, her gün hakaret ve aşağılamalarla zora sokuyor. Sonra patron ikna ediliyor ve bu gazetecinin yanına bir yandaş isim konuyor, böylelikle programa “daha tarafsız, daha demokratik” bir hava verilmiş oluyor.
Sonra yandaş olan bir maraza çıkarıyor. Normal olan çekip gitmesi. Ama öyle olmuyor. Program yayından kaldırılıyor. “Daha tarafsız daha demokratik” olsun diye ikisi de işten çıkarılıyor.
Gerçek gazetecinin bir daha iş bulması zor, yandaş olanın böyle bir kaygısı yok. Bir süre gezip hava alıyor, sonra nasılsa bir yer ayarlanıyor.
*****
Diyarbakır’a var Mardin’e yok
Geçenlerde güneydoğu bölgelerinde vatani görevini yapacak olan erlerin karayolu ile değil uçak ile taşınacağının açıklandığını ancak uygulamanın böyle olmadığını yazmıştım.
Ordulu bir babanın feryadını dile getirmiştim. Sonra araştırdım. Garip bir durum çıktı ortaya. Çünkü erlere uçak bileti veriliyor verilmesine de, toplanma yerine göre değişiyor.
Örneğin toplanma Diyarbakır, Van, Bitlis gibi yerlerden yapılıyorsa erler uçağa binebiliyor ücretsiz olarak. Ama toplanma yeri Mardin’se verilmiyor. Çünkü bakanlık Mardin’i güneydoğu ili saymıyormuş.
Ordulu baba aradı tekrar. “Oğlumun toplanma yeri Mardin ama gideceği yer Şırnak-Cizre. Bu nasıl mantık?” dedi.
Sonra ekledi: “Oğlumu Mardin’e kendi paramızla bilet alıp otobüsle gönderdik. Toplanma yerinden konvoyla gideceklerdi. Ama otobüsler taşlanmış, bir asker adayı yaralanmış. Bu nedenle konvoyu bir gün sonrasına ertelemişler. Oğlumun ya da başka birinin oğlunun başına bir şey gelirse sorumlusu kim olacaktır?”

Durum şudur: AKP-cemaat kavgası patlamıştır

11/02/2013
Sevgili okurlar; bu haftayı çok şaşırtıcı gelişmelerle geçirdik. Başbakan’ın tutukluluklarla ilgili giderek sertleşen tavrı, ameliyat olan “darbe (!)” hükümlüsü Ergin Saygun’u ziyaret etmesi, Anayasa için BDP ile işbirliği yapabileceklerini söylemesi AKP yandaşlarında bile şok etkisi yarattı. Benim gözlemime göre ise bir yılı aşkın süredir aslında süren AKP-cemaat kavgası artık gün yüzüne çıktı.
Erdoğan sonrası
Olayları arka arkaya sıraladığımız bunun Fethullah Gülen cemaati ile Erdoğan arasında bir kavga değil, Erdoğan’dan sonra oluşacak yeni siyasi haritada “kimin egemen ve güçlü” olacağının kavgası olduğunu görüyorum. Cemaat şu anda Erdoğan’ı yıkamayacağını çok iyi biliyor. Ancak Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından sonra siyasi iktidarı elinde tutabilecek ölçüde güçlü ve örgütlü olmaya çalışıyor.
Gülen cemaatinin oluşumu
Fethullah Gülen cemaati Saidi Nursi adına yürütülen “Nurculuk” hareketi olarak aslında Cumhuriyet’in ilanından bu yana faaliyette. Ancak hareketin bir cemaate dönüşmesi ve daha meşru planda hareket etmesi ve kamuoyunda duyulması 1990’lı yıllardan başlar. Cemaat adeta bir binanın tuğlalarını örer gibi, sessiz ve derinden örgütlendi. Okul, finans ve medya alanlarında yatırımlar yapıldı.
Muazzam parasal güç
Cemaat birbirinden ayrı binlerce kişinin kurduğu, ancak adeta aynı holdingin parçaları oldukları anlayışıyla, birlik, beraberlik ruhu içinde “biat kültürünün” egemen olduğu bir yapıya kavuştu. Çeşitli alanlardaki yatırımların, özellikle AKP iktidarı döneminde sağlanan olanaklarla önü açıldı ve cemaat milyarlarca dolarlık güce erişen çok büyük bir sermaye grubu hâline de gelmeyi başardı.
Medyadaki yatırımlar
Finans ve iş dünyasında büyük güce kavuşan cemaatin önemli yatırım alanlarından biri medya. Bugün cemaate bağlı, oradan gelecek emir ve talimatlara hiç itiraz etmeden uyacak onlarca gazete, TV kanalı, radyo, dergi var. Bütün bunların ötesinde bilgisayar ve sosyal medya kullanımını belki de ilk önce keşfeden cemaat bu alanda kimsenin yarışamayacağı bir etkinlik ve güce sahip.
Eğitim yatırımları
Cemaatin kamuoyunda büyük sempati sağlayan en önemli faaliyeti eğitim alanında. Cemaate bağlı on binlerce küçük girişimcinin dünyanın birçok ülkesinde kurduğu okullar hem çok ciddi para kazanıyor hem de bu ülkelerdeki cemaat etkinliğinin artmasına neden oluyor. Bu doğal olarak Türk ve İslam kültürünün yaygınlaşmasına da yarar sağladığı için kamuoyunda Gülen’e olan saygıyı artırıyor.
Yargıdaki örgütlenme
Elbette kesin kanıt sunma olanağı olmayan önemli bir nokta var. O da 1974’te Ecevit’in imam hatip mezunlarına bütün üniversitelere girme hakkını vermesinden sonra cemaat imam hatip mezunlarının öncelikle hukuk ve siyasal bilgiler fakültelerine yönlendirdi. Yıllar içinde sessiz ve derinden binlerce imam hatipli ya da cemaat eğitiminden geçen gençler bu okullara girdiler ve çoğu mezun oldu.
Polisteki örgütlenme
Cemaatin şiddetli biçimde örgütlendiği ileri sürülen bir diğer alan ise polis. Özel yetkili mahkemeler eliyle sürdürülen ve ordunun lime lime edildiği, pek çok gazeteci, aydın ve akademisyenin “darbeci” suçlamasıyla tutuklandığı davalara “kanıt” olarak sunulan dinleme, izleme, fişleme, kaydetme operasyonlarının bu kesim polisler tarafından gerçekleştirildiği de kulaktan kulağa yayılıyor.
AKP cemaat işbirliği
AKP’nin kökeni Milli Nizam, Milli Selamet ve Refah Partisi’nden geliyor. Bu kesimin iş ve finans dünyası ile ilişkileri sınırlıydı. Yargı ve polis içinde örgütlenmeleri de daha önceki devlet gelenekleri yüzünden pek sağlanamamıştı. AKP iktidara gelince, kendi gibi düşünen ama içinde olmayan cemaat hareketiyle ortak bir çalışma yaptı. İktidarı güçlendirecek lojistik destek hep cemaatten sağlandı.
Hiç itiraz olmadı
İktidarın ilk 8 yılında AKP’den cemaate hiç itiraz gelmedi. Hatta kendilerinin becerikli olmadığı alanlarda cemaatin üstün başarısı iktidarın işine bile yaradı. Türkiye’nin dönüştürülmesinde cemaatin hazırladığı altyapı kullanıldı, demokrasi söylemiyle Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkanlar birer birer lekelendi, aşağılandı ve düzmece davalarla sanık durumuna getirilip tutuklandı.
Kırılma noktası
AKP ile cemaat arasındaki bu bahar havası geçen yıl MİT Müsteşarı’nın savcılar tarafından “terörist olduğu gerekçesiyle” ifadeye çağrılmasıyla kırıldı. Erdoğan, çok yararlandığı bu hareketin kendi geleceği için de bir tehdit ve tehlike yaratabileceğini görerek önlem alma gereği hissetti. “Kavga” görüntüsü cemaat tarafından medya da kullanılarak hemen bastırıldı ancak belli ki artık ip kopmuştu.
Ters politikalar
Cemaat iktidarı boyunca AKP’ye çok destek oldu ama, onun için de kırılma noktaları vardı. İsrail’e yönelik politikalar, Kürt sorunu için PKK ile görüşmeler yapılması, dershanelerin kapatılmak istenmesi cemaat politikaları ile ters düşüyordu. Ancak cemaat bu alanlarda açıktan kavga etmek yerine kendini “Erdoğan sonrasına hazırlamanın” daha akıllıcı ve mantıklı olduğunu görüyordu, genelde sessiz kaldı.
Erdoğan’ın farkındalığı
Gözlediğim kadarıyla Erdoğan, Çankaya’ya çıkma arzusuna karşı cemaatin oy değil ama oyun gücünün etkili olabileceğinden endişeli. Cemaatin Erdoğan sonrasına bırakmak istediği asıl kavgayı Çankaya’ya çıkmadan başlatmayı ve cumhurbaşkanlığı seçimi sırasındaki yaşanabilecek olası bir tehlikeyi şimdiden bastırmayı istiyor. Bunun için attığı adımların boşa çıkması ise Erdoğan’ı öfkelendiriyor.
Yargının söz dinlememesi
“Dokunan yanar” korkusu nedeniyle şu sıralar kimsenin sesi pek yüksek çıkmasa da herkesin bildiği gerçek şu ki, Erdoğan darbe soruşturmalarının orduyu çok yıprattığını ve artık orduyla barışma zamanın geldiğini düşünerek “uzun tutukluluk” eleştirileri yapıyor. Ama beklentisinin aksine yargı direniyor. Bu direnişin arkasında cemaatin olduğu söylentileri artık ayyuka çıkmış durumda.
Bundan sonrası
Artık kavga açığa çıkmıştır. Erdoğan devlet gücünü de kullanarak cemaatin gücünü kısa sürede kırabilir. Ancak bunu yaparken önüne açılacak çukurların içine düşmemek için de çok zorlanacaktır. Kavga da zaten bu nedenle kamuoyundan saklanmak isteniyor. Şurası gerçek ki gelinen noktada AKP-cemaat çatışmasının büyümesi artık kaçınılmaz. İki taraf da artık çok hazırlıklı.
Diğer konular
Sevgili okurlar; cumartesi günü Genelkurmay’dan gelen açıklamayı pazartesi yazacağımı söylemiştim. Yazı uzadı, artık yarına. Bunun dışında Ergenekon’u başlatan “haham” Tuncay Güney’in son açıklamaları, ABD’nin durup dururken “tutukluluk” sorununu gündeme getirmesi gibi konuları da hafta içinde yazmaya çalışacağım
Hepinize iyi haftalar dilerim..

Hiç yorum yok: