16 Aralık 2012

Anadolu kaplanı: Hattuşa


VEDAT ATASOY  Radikal
Ecdadımız ve onlarla ilgili dizilerin tartışıldığı günlerde, Anadolu'nun ilk büyük imparatorluğunun, Hititlerin başkenti Hattuşa'daydım...
Hattuşa, İç Anadolu’da Çorum’a bağlı Boğazkale ilçe sınırlarında, Çorum’a 82, Ankara’ya 203 km uzaklıkta bir yerleşke. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki 11 noktadan da biri. Hattuşa, M.Ö. 1500’lü yıllarında Babil ve Mısır devletleriyle birlikte, Yakındoğu’nun süper güçlerinden biri olan Hitit Devleti’nin başkentiydi. Kim bu Hititliler? 100 yıl önce dünyada herhangi birine Hitit deseydiniz, yüzünüze şaşkın şaşkın bakar ve ne demek istediğinizi anlamaya çalışırdı! Çünkü Hititlerle ilgili ilk bilgilere 20. yüzyılın başlarında ulaşıldı. Aslında Mısır ve Mezopotamya ülkelerinin metinlerinde ve Tevrat’ta, o dönemi etkileyen, güçlü bir kavimden bahsediliyordu. Ama bu kavmin Anadolu’da olabileceği kimsenin aklına gelmemişti. 1834’te arkeolog ve mimar Charles Texier, Orta Anadolu’da bir keşif gezisine çıkar. Antik yazarlardan Strabon’un sözünü ettiği Galat kavmi Trokmilerin başkenti Tavium’u ararken, Boğazköy’e gelir. Texier, harabelerin ölçümlerini yapıp kent planını çıkarır, kent kapılarının ve şehir surlarının resimlerini çizer. Onu en çok heyecanlandıran şey, Yazılıkaya’daki kabartmalar olur. Texier gördüklerini 1839’da yayımlar ve birçok kâşif ve bilim adamı Boğazköy’e gelerek araştırma ve incelemede bulunur. Bu çalışmaların sonucunda 1906’da ilk bilimsel kazı çalışmaları başladı. Bulunan tabletler arasında, Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili’nin birbirine yazdıkları mektuplar da vardı. Bundan da anlaşılır ki, burası, Hatti ülkesinin, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa’ydı. 
Hititler bilinmeyen bir sebepten dolayı, Anadolu’ya göç etmiş bir kavimdi. Ya Boğazlar üzerinden Avrupa’dan ya da Kafkasya’dan geldikleri tahmin ediliyor. Kendilerine “Nesili” yani nesice konuşanlar adını veren bu kavim, Anadolu topraklarını ‘Hatti Ülkesi’, oturanlarına ise ‘Hattili’ diyorlardı. Yani aynı Bizans adı gibi Hitit (daha önce de Eti) adı da sonradan ortaya konmuş bir isim. 1453 yılında yaşayan tek bir Konstantinapolisli, Bizans diye bir ülke tanımadığı gibi, hiçbir Hattuşalı da, Hitit diye bir ülke tanımıyordu. 
Sarp kayalıkta bir saray 
Hattuşa’yı birlikte gezdiğimiz arkeolog Tahir Aksekili bize kent hakkında ilginç bilgiler verdi: “Hattuşa, başlangıçta bir kilometrekarelik bir alanı kapsıyordu. Hitit İmparatorluk döneminde, yani M.Ö. 14. yüzyılda, şehir yaklaşık olarak altı kilometre uzunluğunda, belirli aralıklarla yüksek kulelerle desteklenen taş temelli, üstyapısı kerpiç tuğlalarla örülü bir surla çevriliydi. Şehrin farklı semtlerine giriş, sura açılmış anıtsal kapılardan sağlanıyordu. Çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde silahlı tanrının bulunduğu Kral Kapısı bunların en önemlileri. Kentin güney ucundaki Yer Kapı, Hattuşa’nın en ilginç kalıntılarından. Kesik piramit biçimli bu oluşumun en üstünde ortada yer alan Sfenksli Kapı ve bunun hemen altında Hattuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek poterni (tünel) var. 71 metre uzunluğunda ve 3 metre yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmakta. Hitit kralları ülkeyi, bugün 

Hiç yorum yok: