12 Ağustos 2012

Bugünün Nur Serterleri

Dün Yargıtay 7. Dairesi öyle bir karar aldı ki, demokrasi ve dini hürriyetler açısından tek kelimeyle utanç verici.
Eyüp Can  Radikal
Cemevleri giderek Türkiye’de adalet, yargı ve demokrasi anlayışımızın turnusol kâğıdı oluyor.
Tıpkı bir zamanlar üniversitelerdeki ‘başörtüsü’ tartışması gibi.
Hatırlayın…
Yıllarca ‘olmaz’ dediler…
“Olmaz arkadaş giremezsin! Tercih yap ya başörtüsü ya eğitim!”
Kılık kıyafet yönetmelikleri uydurdular…
Devrim kanunlarına sığındılar…
Laiklikten, Atatürkçülükten dem vurdular…
Olmadı…
Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular.
Kapı gibi bir kararla başörtülü öğrencileri üniversite kapılarından geri çevirdiler.
Çünkü bir defa ‘olmaz’ dediler.
Olmadı, olamazdı… 
***
İkna odaları kurdular.
Güvenlik çemberi oluşturdular.
İdeolojilerine uygun fetva verecek ilahiyatçılar buldular.
Ama sonuçta…
“Başı açıklar baskı altında kalmasın” diye başı kapalıları baskı altına aldılar.
‘Ayrımcılık’ olmasın diyerek en büyük ayrımcılığa imza attılar.
Üniversite çağına gelmiş genç kızlara ‘peruk’ saçmalığı yaşattılar.
Kemalizm ve laikliğin arkasın saklanıp inançları gereği başını örten genç kızların eğitim hakkını gasp ettiler.
Peki ne oldu sonuçta?
Onca genç insanı mağdur etmek dışında bu çadır tiyatrosu ne kazandırdı Türkiye’ye?
Yönetmeliklere, Anayasa Mahkemesi’nin kararına, yıllarca süren siyasi polemiklere rağmen bugün başörtüsü üniversitelerde serbest.
Neden serbest?
Çünkü öyle bir noktaya geldi ki başörtüsü tartışması Türkiye’de adalet, yargı ve demokrasi anlayışımızın turnusol kâğıdı oldu.
Yıllarca yasağı savunan CHP bile bu yasağın arkasında duramaz oldu.
AK Parti anayasal bir düzenlemeye bile gitmeden üniversitelerde yasağı kaldırdı.

***

Ama şimdi adalet, yargı ve demokrasi anlayışımızı test etmek için yeni bir yasağımız var: Cemevleri.
Roller değişti.
Dün CHP, YÖK ve Yargı başörtüsünü inanç özgürlüğü ve eğitim hakkı bağlamında görmemek için bin dereden bin bahane getiriyordu…
Bugün AK Parti, Diyanet ve Yargı cemevlerini inanç özgürlüğü ve ibadet hakkı bağlamında görmemek için bahane üretiyor.
Neydi eski bahaneler…
“Kur’an’da başörtüsü var mı yok mu? Ziynet şu anlama mı geliyor, bu anlama mı?”
Peki yenisi ne?
“Din misin, inanç mısın? Kuş musun böcek misin? İslam’ın içinde misin, dışında mısın?”
Sana ne kardeşim?
Kuran’da başörtüsünün nasıl tarif edildiğinden de sana ne?
Alevilerin cemevini nasıl tarif ettiklerinden de sana ne?
Ama olmaz yargı kararları var!
Hem de ne yargı…
Dün Yargıtay 7. Dairesi öyle bir karar aldı ki, demokrasi ve dini hürriyetler açısından tek kelimeyle utanç verici.
Tıpkı geçmişte başörtüsüyle ilgili alınan kararlar gibi.
İlla tarif ediyor.
“Cemevine ibadethane diyemezsin” diyor.
Kendisini tüzüğünde ‘ibadethane’ diye tarif eden cemevlerini yasaklıyor.
“İbadet edeceksen cami ya da mescide git” diyor.
Tüm bu yasakları da Devrim Kanunlara, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına atıf yaparak gerekçelendiriyor.
İyi de yıllarca başörtüsü yasağı Devrim Kanunlarına atıf yapılarak savunulmadı mı?
Yargının Kemalist içtihatları inanç özgürlüğü karşısında yasakçılığın sembolü olmadı mı?
O zaman ne değişti?
Bir yandan ileri demokrasi, yargı reformu, din ve inanç hürriyeti diyeceğiz…
Diğer yanda Devrim Kanunlarına atıf yaparak Alevilerin yüzlerce yıldır ibadet ettiği cemevlerini ibadethane olmaktan çıkaracağız.
Dedim ya dün başörtüsüydü demokrasinin turnusol kâğıdı bugün cemevleri.
Hiç şüphem yok Türkiye bir gün cemevleri yasağı utancından kurtulacak, tıpkı başörtüsü yasağı gibi.
Merak ediyorum o gün geldiğinde bugünün utancını kimler taşıyacak?
Diyanet, Yargıtay, Meclis, Hükümet…
Bakalım bugünün ikna odası mucitleri, Nur Serterleri kim olacak?

Hiç yorum yok: