Kendi eğitim hayatımdan başlayarak
çocuklarımın eğitim hayatına baktığımda, bu ülkede eğitim sisteminin
hatırlamadığım kadar çok kez değişmiş olduğunu görüyorum. Sistem sürekli
değişirken eğitim hataları devam ediyor.
Ayşe Böhürler 25/02/2012 YeniŞafak
Eğitim sistemi şimdi yeniden bir değişim arifesinde. Değişsin mi-değişmesin mi tartışmaları yapılırken muhalefetin artık mazide kalmış endişeler içeren sığ üslubuna bakınca bunlar karşı çıkıyorsa iyi bir şeydir yaklaşımı içinde değişimi desteklemek istiyorsunuz. Ancak mevzu çocuklar olunca, bu tepkisel yaklaşımdan sıyrılmak ve konuyu bilimsel eğitim kriterleri açısından irdelemek gerekiyor.
Eğitim sistemi şimdi yeniden bir değişim arifesinde. Değişsin mi-değişmesin mi tartışmaları yapılırken muhalefetin artık mazide kalmış endişeler içeren sığ üslubuna bakınca bunlar karşı çıkıyorsa iyi bir şeydir yaklaşımı içinde değişimi desteklemek istiyorsunuz. Ancak mevzu çocuklar olunca, bu tepkisel yaklaşımdan sıyrılmak ve konuyu bilimsel eğitim kriterleri açısından irdelemek gerekiyor.
4+4+4
sisteminin çocuklarımızın hayatına etkileri ne olacak sorusuna çocukların genel
olarak tepkisi benzer oluyor. "4.sınıfta hangi mesleği istediğimize nasıl
karar verelim, liseye başlarken bile karar veremiyoruz"... Haklılar, zira
4.sınıfta ancak çocukça hevesler ve ailenin telkini ile yol haritalarını
belirleyebilirler.
O yaşlarda etrafımda sanatçı olmak isteyen çok çocuk vardı. Çünkü
popüler ve cazip geliyordu. Ancak sonraki yıllarda birçoğu teknik meslekleri
tercih ettiler. Daha ergen olmadan, çocukların verdikleri kararların
geleceklerini belirlemesi fikri herkesi ürkütüyor. Zira eğitim kararlarındaki
hatalar bazen bir ömür boyu taşınamaz mutsuzluklara neden oluyor.
Peki,
4+ 4+4'ün nicel olarak ifadesinin ötesinde mevcut eğitim süreçleri içinde bu
dönüşüm nasıl gerçekleştirilecek? Türkiye'nin eğitimde temel ihtiyaçlarının
daha giderilmediği göz önüne alındığında değişimin ek maliyeti nasıl telafi
edilecek? Yeni bir müfredat, yeni öğretim programları, derslikler, okullar,
öğreticiler isteyecek olan yeni sistemin fizibilitesini doğru çıkarmak lazım.
Türkiye'de
şu anda 160 bin derslik açığı varken, 4+4+4 e geçildiğinde 64 bin derslik daha
lazım.
Ak
Parti iktidarı döneminde öncelik eğitime ve bunun içinde de okulların fiziki
şartlarının iyileştirilmesine verildi. Ancak bu okulların mimari projeleri 8
yıllığa göre yapıldı. 4+4+4 olduğunda tüm bunların yeniden revize edilmesi ya
da okulları yeniden yapmak gerekiyor. Derslikler, fiziksel yapılar, insan
kaynakları, öğretim programları açısından 4+4+4'ün fizibilite ve finansman
projeksiyonuna ihtiyacı var. Zira sınıf öğretmenlerinde 38 bin civarında
öğretmen fazlası, branş öğretmenlerinde 45 bin civarında daha öğretmen açığı
ortaya çıkacak.
Ayrıca
müfredat programları 8 yıllık eğitime göre hazırlandı. Müfredat programları
bugünden yarına değişebilecek şeyler değil. Bu sistemi uygulayan ülkelerden
birisi olan Almanya'nın bu sistemden vazgeçmeye başladığı biliniyor. Almanya
eğitim istatistiklerinde ilk üçte yer alırken artık 20. sıralara düşmüş
durumda. Şimdiye kadar başarı ile uygulanan 4+4+4 sistemi sanayi toplumunun
öncelik ve ihtiyaçların karşılık veriyordu. Ancak kapitalizmin dijital çağında
dijitale entegre üretim sitemleri içinde bu yöntem meslek eğitimi açısından
verimli olamıyor. Fayans döşeme ustasının bile aynı zamanda bilgisayarda 3D
program kullanacak bilgi ve becerisi olması gerekiyor. Bunun için de en azından
liseyi bitirmesi şart.
Bu
gerekçelerle yeni kapitalizme hızla adapte olabilen kuzey ülkelerinde meslek
eğitimi lise sonrasına kaymaya başladı. Türkiye'de ise böyle bir değişim
gündeme gelirken bir taraftan Fatih Projesi destekleniyor. Oysa iki eğitim
yaklaşımı da birbirine zıt durumda.
KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ
Ak
Parti iktidara geldiği andan itibaren kız çocukların eğitimine büyük yatırım
yapmış, katkı sağlamış ve bu alanda da cumhuriyet tarihinin en büyük başarısını
sergilemiş durumda. MEB verilerine göre 2008-2009'da yüksek öğrenim çağındaki
kızların okullaşma oranları % 39 iken 2009-2010 döneminde bu oran % 48'e
yükselmiş. Kadın nüfus içinde okuma yazma bilmeyenlerin sayısı 3 milyon 125 bin
244, okuma yazma bilen ama okul bitirmeyenlerin sayısı ise 7 milyon 4 bin 283.
2003-2011
tarihleri arasında kız çocukların orta öğretime erişimi %60'a ulaşmışken 4+4+4
bu oranı olumsuz etkileyebilir. Çünkü bu değişim ile birlikte ilköğretimi yasal
zorunluluk olmaktan çıkıyor. Bu tablo Harran başta olmak üzere törelerin yoğun
yaşandığı bölgelerde bu tablo bir geriye gidişe neden olabilir.
Bu
meselenin arka planındaki bir diğer mevzu da, bu yasa ile okul dışı evde
eğitimin yolunun açılması. Ancak bu eğitimi uygulayan Amerika gibi ülkelerde
ebeveynlerin eğitim oranları da bir hayli yüksek. Bu eğitimin uygulamasını
gerçekleştirecek olan onlar çünkü. Türkiye'de ise kadın nüfusun (annelerin)
ancak % 6'sının üniversite mezunu olduğunu biliyoruz...
Tüm
bu sorunlar görülmeden konunun imam-hatip ekseninde ele alınması ise tartışmayı
kısır bir alana hapsediyor. Siyasi olarak bu değişimin toplumda 28 Şubat
travmasının iyileşmesinde elbette katkısı olacaktır. Ancak bu 21.yy'ın eğitim
hedeflerine ne kadar uygundur? Diğer taraftan iktidar ve siyasetler tarihin
içinde döngülerle el değiştirir. Eğer eğitimin ihtiyaçlarından yola çıkmazsak
gelecekte ortaya çıkacak tepkisel siyasetleri de, bunun vebalini de göze
almamız gerekir.
Ayrıca
iyi bir ahlak kodu oturtulmadan yapılacak olan din eğitiminin sakıncalarını
şimdiye kadar çok yaşadık. Din eğitiminde özden ziyade şeklin ön plana çıktığı
resmi yaklaşımlar, dini dindarların arasında bile bir çatışma kaynağı haline
getirebilir.
Mesela
2030 da başka bir iktidar bu konuları tam tersi açıdan Meclisin gündemine
getirirse, dindar olarak yetiştirdiğimiz çocuklarım ne yapacaklar? Bu nedenle
geçmiş ve gelecek travmalarımızın ilacı eğitimin doğrularını savunmak olacaktır
inancındayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder